Arama
En son konular
KÖSE YAZARLARIMIZ
Cankiri Ilimiz
1 sayfadaki 1 sayfası
Cankiri Ilimiz
Çankırı'nın merkez ilçesi dahil, köy ve kasabalarında Türk Milli Kültürü yaşatılmakta olup köy ve kasabalarında genel olarak "kapalı toplum" özelliği görülmektedir.
Öyle ki Çankırı köylerinde halen köy odaları bulunmakta, geleneksel Türk misafirperverliği­nin en güzel örnekleri bu köy odalarında sergilenmektedir. Düğünlerde, bayramlarda ve benzeri milli günlerde halkın birbirle­ri ile olan münasebetleri, yıkılmamış bir milli dayanışmanın ender örneklerinden olmaktadır.
Büyüklere saygı, küçüklere şefkat ve sevgi yanında sosyal yardımlaşma halen yaşanmaktadır. Bu durum, Çankırı'ya gelip de uzun bir süre yaşayan yabancıları dahi hemen etkisi altına almakta, onları da gelenek ve göreneklere tabi kılmaktadır.
Bu bölümde Çankırı kültürel hayatının önemli unsurları folklor, düğünler, sünnet, yaran, el sanatları, mutfak ve belirli günler başlıkları altında verilmiştir.
Çankırı Düğünleri
Günümüz Çankırı'sında köy ve kasabalarında çok önemli değişikliklere uğratılmamış düğün adetleri hakkında derli toplu bilgileri Merhum Hacı Şeyhoğlu Hasan Üçok'un, 1930, 1931, 1932 yıllarında Çankırı'da neşredilmiş ve Duygu Gazetelerindeki tefrika edilmiş yazılarından öğrenebilmekteyiz.Bu kaynaktan öğrendiklerimizi, günümüz Çankırı'sında yaşayan düğün adetlerinin şekli ile yer yer mukayese ederek sunacağız. Aslında elli sene önce kaydedilen düğün adetleri ile bugünün Çankırı'sında yaşayan adetler, genel hatları ile birbirlerinin aynısıdır. Lakin, bilhassa para yönü ağır basan ve aşırı masrafı gerektiren motiflerin, zaruri olarak terkedilmiş olduğu da bir gerçektir. Düğünlerde İlk Teşebbüs:
Evlenme çağına gelen Çankırılı delikanlının anası, oğlu için aradığı münasip gelin adayını bulunca, bu durumu kocasına iletir. Bugün de aynı durum geçerli olmakla birlikte, daha çok oğlan bulduğu kızı anasına, anası da kocasına anlatmak­tadır. Bunun üzerine, kızın kendisi ve ailesi hakkında lüzumlu araştırmalar yapılır, bilgiler toplanır. Kız, yapılan araştırmalar neticesinde ahlaken, bilgi ve beceriklilik bakımından müna­sip görülürse dünürlüğe karar verilir. Köy ve kasabalarda bu durum geçerli ise de, şehir merkezinde kız ve oğlanın tanışarak anlaşarak evlenmelerine daha sık ratlanmaktadır.
Daha sonra, araya bir aracı konarak kızın anasına haber verilir. Kız anası da kocasına söyler, ağabeyi varsa onun da görüşü alınır, durum oğlan tarafına haber verilir. Bunun üzerine, kız tarafı ilk olarak normal bir masrafla alınabilecek takı ve eşyaların listesini oğlan tarafına duyurur. Eskiden bu listede beş adet beşibiyerde kulplu altın, iki çift elmas küpe, iki elmas yüz­ük, iki elmas iğne, iki çift gümüş nalin, iki gümüş kemer, iki kaftan, iki Bağdat dokuması ipek çarşaf, iki hamam takımı, iki çift potin kalüş yer almakta idiyse de, bugün bunların çoğu istenmemektedir. İstenilenler sadece nişan yüzüğü, bilezik ve kolye ile altın zincir gibi takılar ve eş­yalar olmaktadır. Diğer istekler, daha sonra belirlenmektedir. İstekler, oğlanın ailesi tarafından da ka­bul edilmişse söz kesilmiş demektir.
Nişan Töreni:
Oğlan evi tarafından kabul edilerek alınan eşya ve takılar, kız evine gönderildikten sonra bir Cuma günü nişan yapılır.
Nişan günü, oğlan tarafının kadın ve kızları ile bir de defci davet edilir. Defci çalma­ğa başlar. Her iki tarafın davet edilen kadınları oyun ve eğlencelerini birkaç saat kadar sürdür­dükten sonra, ortaya bir kat elbiselik kumaş serilir. Bu kumaş, oğlan evi tarafından getirilen ziynet eşyaları ile birlikte, gelin kıza elbiselik olarak getirilmiştir.
Gelin olacak kız içeriye girince, elebaşılık eden kadınlar "Allah aşkına maşallah deyiniz, nazar değmesin" diye ihtarda bulunurlar. Gelin kız, yerde serili kumaşın üzerine gelip ayakta durur. Getirilen yüzük parmağına takılır. Diğer mücevherler de elbisesi üzerine iliştirilir.
Bunlardan sonra gelin kız, önce oğlan tarafının (annesinden başlamak üzere) ellerini öper. El öpme sırasında, getirilen özel hediyeler de takılır.
Şimdi ise (daha çok şehir merkezinde) bu nişan merasimi, oğlan ile kızın, davet edilen her iki taraf akrabaları huzurunda ve kız evinde, birbirine kırmızı bir kurdele ile bağlamış nişan yüzüklerinin, hatırı sayılır bir akraba veya eş-dost tarafından takılması şeklinde yerine getirilmektedir. Nişan merasimindeki eğlence ve hediye vermeler de, bu esnada yapılmaktadır.
Şerbet İçilmesi:
Genelde kısmi değişikliğe uğramasına rağmen, şerbet içilmesi de şu şekilde olur: Kadınlar tarafından nişan töreni yapılmadan bir iki gün evvel ailenin durumuna göre erkekler tarafından da tören yapılır. Törende dualar okunur ve şerbetler içilir. Şerbet içme adeti sadece kadınlar arasında ya­pılmaktadır ve özellikle "darısı başına olsun" dilekleriyle, genç kızlara içirilmektedir.
Kadın ve erkekler arasında bu şekilde nişan töreni tamamlandıktan sonra, kız oğlan tarafına geçmiş sayılırdı ve bugünden başlamak üzere oğlan anasına gelinlik etmeğe başlardı. Gelinlik etmekten maksat, gelin olan kızın kaynana ve kayın babasına katiyyen yüksek sesle söz söylememesidir. Mecburi bir durum olursa, çok hafif bir sesle konuşabilmesiydi.
Gelin kız her nerede oğlan tarafından bir kadınla karşılaşsa, onların ellerini öper. Yan­larında hiç kimseyle konuşup eğlenemez... Aksi takdirde, gelin hakkında hiçte hoş olmayan dedikodular bir anda yaygınlaşır. Ancak, gelinlik etme adeti günümüz Çankırı'sında genellikle kasaba ve köylerinde bu şekildedir. Merkezde ise gelin kızlar sözlüsü veya nişanlısı ile el ele-kol kola gezebilmekte, eğlenebilmektedir.
Öyle ki Çankırı köylerinde halen köy odaları bulunmakta, geleneksel Türk misafirperverliği­nin en güzel örnekleri bu köy odalarında sergilenmektedir. Düğünlerde, bayramlarda ve benzeri milli günlerde halkın birbirle­ri ile olan münasebetleri, yıkılmamış bir milli dayanışmanın ender örneklerinden olmaktadır.
Büyüklere saygı, küçüklere şefkat ve sevgi yanında sosyal yardımlaşma halen yaşanmaktadır. Bu durum, Çankırı'ya gelip de uzun bir süre yaşayan yabancıları dahi hemen etkisi altına almakta, onları da gelenek ve göreneklere tabi kılmaktadır.
Bu bölümde Çankırı kültürel hayatının önemli unsurları folklor, düğünler, sünnet, yaran, el sanatları, mutfak ve belirli günler başlıkları altında verilmiştir.
Çankırı Düğünleri
Günümüz Çankırı'sında köy ve kasabalarında çok önemli değişikliklere uğratılmamış düğün adetleri hakkında derli toplu bilgileri Merhum Hacı Şeyhoğlu Hasan Üçok'un, 1930, 1931, 1932 yıllarında Çankırı'da neşredilmiş ve Duygu Gazetelerindeki tefrika edilmiş yazılarından öğrenebilmekteyiz.Bu kaynaktan öğrendiklerimizi, günümüz Çankırı'sında yaşayan düğün adetlerinin şekli ile yer yer mukayese ederek sunacağız. Aslında elli sene önce kaydedilen düğün adetleri ile bugünün Çankırı'sında yaşayan adetler, genel hatları ile birbirlerinin aynısıdır. Lakin, bilhassa para yönü ağır basan ve aşırı masrafı gerektiren motiflerin, zaruri olarak terkedilmiş olduğu da bir gerçektir. Düğünlerde İlk Teşebbüs:
Evlenme çağına gelen Çankırılı delikanlının anası, oğlu için aradığı münasip gelin adayını bulunca, bu durumu kocasına iletir. Bugün de aynı durum geçerli olmakla birlikte, daha çok oğlan bulduğu kızı anasına, anası da kocasına anlatmak­tadır. Bunun üzerine, kızın kendisi ve ailesi hakkında lüzumlu araştırmalar yapılır, bilgiler toplanır. Kız, yapılan araştırmalar neticesinde ahlaken, bilgi ve beceriklilik bakımından müna­sip görülürse dünürlüğe karar verilir. Köy ve kasabalarda bu durum geçerli ise de, şehir merkezinde kız ve oğlanın tanışarak anlaşarak evlenmelerine daha sık ratlanmaktadır.
Daha sonra, araya bir aracı konarak kızın anasına haber verilir. Kız anası da kocasına söyler, ağabeyi varsa onun da görüşü alınır, durum oğlan tarafına haber verilir. Bunun üzerine, kız tarafı ilk olarak normal bir masrafla alınabilecek takı ve eşyaların listesini oğlan tarafına duyurur. Eskiden bu listede beş adet beşibiyerde kulplu altın, iki çift elmas küpe, iki elmas yüz­ük, iki elmas iğne, iki çift gümüş nalin, iki gümüş kemer, iki kaftan, iki Bağdat dokuması ipek çarşaf, iki hamam takımı, iki çift potin kalüş yer almakta idiyse de, bugün bunların çoğu istenmemektedir. İstenilenler sadece nişan yüzüğü, bilezik ve kolye ile altın zincir gibi takılar ve eş­yalar olmaktadır. Diğer istekler, daha sonra belirlenmektedir. İstekler, oğlanın ailesi tarafından da ka­bul edilmişse söz kesilmiş demektir.
Nişan Töreni:
Oğlan evi tarafından kabul edilerek alınan eşya ve takılar, kız evine gönderildikten sonra bir Cuma günü nişan yapılır.
Nişan günü, oğlan tarafının kadın ve kızları ile bir de defci davet edilir. Defci çalma­ğa başlar. Her iki tarafın davet edilen kadınları oyun ve eğlencelerini birkaç saat kadar sürdür­dükten sonra, ortaya bir kat elbiselik kumaş serilir. Bu kumaş, oğlan evi tarafından getirilen ziynet eşyaları ile birlikte, gelin kıza elbiselik olarak getirilmiştir.
Gelin olacak kız içeriye girince, elebaşılık eden kadınlar "Allah aşkına maşallah deyiniz, nazar değmesin" diye ihtarda bulunurlar. Gelin kız, yerde serili kumaşın üzerine gelip ayakta durur. Getirilen yüzük parmağına takılır. Diğer mücevherler de elbisesi üzerine iliştirilir.
Bunlardan sonra gelin kız, önce oğlan tarafının (annesinden başlamak üzere) ellerini öper. El öpme sırasında, getirilen özel hediyeler de takılır.
Şimdi ise (daha çok şehir merkezinde) bu nişan merasimi, oğlan ile kızın, davet edilen her iki taraf akrabaları huzurunda ve kız evinde, birbirine kırmızı bir kurdele ile bağlamış nişan yüzüklerinin, hatırı sayılır bir akraba veya eş-dost tarafından takılması şeklinde yerine getirilmektedir. Nişan merasimindeki eğlence ve hediye vermeler de, bu esnada yapılmaktadır.
Şerbet İçilmesi:
Genelde kısmi değişikliğe uğramasına rağmen, şerbet içilmesi de şu şekilde olur: Kadınlar tarafından nişan töreni yapılmadan bir iki gün evvel ailenin durumuna göre erkekler tarafından da tören yapılır. Törende dualar okunur ve şerbetler içilir. Şerbet içme adeti sadece kadınlar arasında ya­pılmaktadır ve özellikle "darısı başına olsun" dilekleriyle, genç kızlara içirilmektedir.
Kadın ve erkekler arasında bu şekilde nişan töreni tamamlandıktan sonra, kız oğlan tarafına geçmiş sayılırdı ve bugünden başlamak üzere oğlan anasına gelinlik etmeğe başlardı. Gelinlik etmekten maksat, gelin olan kızın kaynana ve kayın babasına katiyyen yüksek sesle söz söylememesidir. Mecburi bir durum olursa, çok hafif bir sesle konuşabilmesiydi.
Gelin kız her nerede oğlan tarafından bir kadınla karşılaşsa, onların ellerini öper. Yan­larında hiç kimseyle konuşup eğlenemez... Aksi takdirde, gelin hakkında hiçte hoş olmayan dedikodular bir anda yaygınlaşır. Ancak, gelinlik etme adeti günümüz Çankırı'sında genellikle kasaba ve köylerinde bu şekildedir. Merkezde ise gelin kızlar sözlüsü veya nişanlısı ile el ele-kol kola gezebilmekte, eğlenebilmektedir.
Misafir- Misafir
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ptsi Ara. 22, 2008 6:55 am tarafından SeZeN
» TEbrikler canlar
C.tesi Ara. 06, 2008 6:04 am tarafından Admin
» Kadinlar ne ister
Ptsi Kas. 10, 2008 9:06 am tarafından elisa
» [color=cyan]Kadınların Erkeklerden 100 farkı:)))[/color]
Paz Kas. 09, 2008 2:01 am tarafından elisa
» Erkekler ne ister?
Paz Kas. 09, 2008 1:56 am tarafından elisa
» SENDEMI UNUTTUN BENI BEY ??????
Paz Kas. 09, 2008 1:18 am tarafından elisa
» Hiç Ailenden Ayrı Kalmamışken Uzaklara Gitmişsin ve o Evin Asi Kızı ,Sinmiş Kocaman Bir Evin Küçücük Odasına ...
Perş. Ekim 30, 2008 8:55 am tarafından *mine
» BALIK BURCU
Çarş. Ekim 29, 2008 1:38 am tarafından Misafir
» Genç kızlık dönemime ait hiç birşey hatırlamıyorum.Çocukluk ve evlenmem...O Aradaki dönem kayboldu...
Çarş. Ekim 29, 2008 1:11 am tarafından Misafir